Dün gece Okan Bayülgen'in sunduğu Muhallebi Kralı adlı programda konu "zaman"dı. Programda yer alan Philip Zimbardo'nun Zaman Paradoxu belgeseli hoşuma gitti ve paylaşmak istedim.
Zaman dilimleri içinde yaşayan
insanlar
30 yıllık
araştırmada bulduğunuz şu insanların içinde yaşadığı 6 tane ana zaman dilimi
var. 2’si geçmişe, 2’si şimdiki zamana, 2’si gelecek zamana odaklı.
Geçmişe odaklı
insanlar
Geçmişe odaklaan
insanlar hep “eski güzel günleri” hatırlar. Başarılar,mutlu doğum
günleri,nostalji. Bunlar aile fotoğraf albümleri tutan, aileye ait ritüelleri
hatırlayan kişilerdir. Diğer kesim;sadece pişmanlıklara odaklanır.
Sadece başarısızlıklara, sadece geçmişteki kötü şeylere odaklanırlar. Bu yüzden
onları pozitif geçmiş – negatif geçmiş olarak ayırıyoruz.
Şimdiki
zamanda yaşayan insanlar
Yaşamanın şimdiki
zamanda iki yolu var. Birincisi hedonistik yaklaşım zevk için yaşamak ve acıdan
uzak durmak. Bilginin peşinde, keyif peşinde. Şimdiki zamanda yaşayan diğer
grup ise plan yapmak boş iş diye düşünür.
“Hayatımın kaderi yazılmış” derler. Dini inancı yüzünden, fakirlik
yüzünden içinde yaşadığı şartlar tarafından yazılmış bir kader.
Gelecek odaklı
insanlar
Çoğunluğumuz
burdayız çünkü gelecek odaklıyız. Oynamak yerine anlaşmayı öğrendik.
Ayartmalara kanmamayı öğrendik. Ama gelecek odaklı olmanın başka bir yolu daha
var. Bazı dini inançlara göre; Hayat, fiziksel bedenin ölümünden sonra başlar.
Gelecek odaklı olabilmek için beklentilerin gerçekleşebileceğine inanmak
gerekir. Eğer enflasyon çok yüksekse bankaya para koymazsınız. Çünkü geleceğe
güvenmiyorsunuzdur. Eğer ailenizde bir dengesizlik varsa yetişkinler size
verdikleri sözleri tutamaz.
Hızla artan asosyallik ve zaman
öldürme
Amerika’da her 9
saniyede 1 çocuk okulu bırakıyor. Bu oran azınlıkların çocukları için daha da
kötü. Erkeklerde kızlardan daha kötü. Aslında bu ABD’deki erkek çocuklarını
bekleyen büyük bir felaketin işaretidir. Bu çocukların liseyi bırakma sebebi
sadece performans sıkıntısından kaynaklanmıyor. Güncel bir araştırmaya göre
problemlerden biri, 21 yaşına gelene kadar ortalama bir çocuk tek başına 10bin
saat bilgisayar oyunu oynamış oluyor. Büyük ihtimalle daha fazla zamanı
pornografi seyrederek geçiriyordur. Bunları bir araya getirince sosyal
yetenekleri gelişmiyor, duygusal paylaşım yapamıyor oldukları görülüyor. Aynı
zamanda kendi yarattıkları bir alemde yaşadıkları anlamına da geliyor.
Oyun firmaları
artık 3 boyutlu oyunlar yapmaya başlıyorlar. Bu demektir ki çocukların
beyinlerindeki kablolar dijital olarak yeni baştan döşeniyor. Bu da onların
geleneksel ve analog bir okul sınıfına kendilerini ait hissettirmeyecekleri
anlamına geliyor.O çocuğa göre okulda, birisi sana karatahta üzerinde birşeyi
anlatıyor, iyi bir resim bile yok. Bu da “sıkıcı” demek, hiçbir şeyi kontrol
edememek demek.
Sabırsızlık
Artık insanları
kızdıran en önemli şeylerden biri beklemek. Bilgisayarın açılmasının ne kadar
uzun sürdüğü ve bilgisayarda bir şeyin indirilme süresi bir dakikadan az! Bu
bile insanları sinirlendiriyor. Bu duygusal bir duruma dönüşüyor. Sırada
beklerken, garsonu beklerken sinirleniyor insanlar. Beklemek vakit kaybı.
Bilgisayarın açılmasını beklemek bile. Bence kültürümüzde temel bir değişim
yaşanmakta. Biz yetişkinler şunu anlayamıyoruz, çocuklar bizim çocukluğumuzdan
tamamen farklı.
Meşguliyet
USA Today
gazetesinde Amerikalılara ne kadar meşgul olduklarını sorduk. Yarısından
fazlası “bu sene geçen seneden daha yoğunum” ve “arkadaşlarımı,ailemi ve uykumu
başarılı olmak için feda ediyorum” dedi.
“Diyelim ki 8 günlük bir hafta var artık dünyada ekstra günle ne
yaparsınız” diye sorduk, “çok iyi olurdu. O günü de çalışarak geçiriri daha
başarılı olurdum” cevabını aldık. Arkadaşlarla, aileyle hatta uyuyarak bile
değil. Bu araştırmayı 20 sene önce de yapmışlardı. Yine canım sıkılmıştı. ABD’deki
ailelerin sadece %60’ı akşam yemeğini oturup beraber yiyordu. Biz aynı
araştırmayı geçen yıl yaptığımızda sadece 5 aileden 1’inin beraber akşam
yemeğinde oturduğunu gördük. ABD’de biz aile değerlerinden bahsediyoruz.
Beraber yemek yemeyen, aile değerlerine sahip olamaz.