Güneş'in bizim sistemimizdeki diğer gezegenlerden nasıl göründüğünü hayal ettiniz mi? Bu olgu Rol Miller tarafından tasarlanan bu muhteşem görsellerle keşfedildi.
Uzay, başlangıçtan beri insanların kafasını karıştıran bir gizemdir. Yüzyıllar süren araştırma ve inceleme sonrasında, hala evreni çözmüş değiliz. Birçok teori bulunmaktadır, ama bunların çok azının doğruluğu kanıtlanmıştır. Son zamanlara kadar, sadece güneş sistemindeki gezegenleri biliyorduk. Şimdi ise, evrende milyonlarca gezegenin olduğunun farkındayız, ama yaşama elverişli gezegenlerin araştırması hala sürmekte.Bir gezegenin güneşe olan uzaklığı yaşamın varlığı için en önemli faktörlerden biridir. Bilim insanları bunu Goldilocks bölgesi olarak adlandırmıştır. Eğer bir gezegen güneşe fazla yakınsa yaşam için fazla sıcak, uzak olduğunda ise haliyle soğuk olur. Dolayısıyla, hayati şartlara sahip bir gezegen, uygun miktarda güneş ışığına sahip yaşanabilir bir bölgede olmalıdır. Ayrıca, yeterli ısı miktarı bütün yaşam formlarının ana içeriği olan suyu oluşturmaktadır.
Merkür (Güneşe 58 milyon kilometre uzaklıkta)
Bu güneş sistemimizdeki en küçük ve güneşe en yakın olan gezegendir. Atmosferi yoktur ve sıcaklığı aşırı soğuktan cehennem sıcaklığına kadar ulaşabilir. Güneş böyle kısa bir mesafeden devasa görünüyor.
Venüs (Güneşe 108 milyon kilometre uzaklıkta)
Güneş sistemindeki en sıcak gezegen, sıklıkla dünyanın kardeş gezegeni olarak nitelendirilir çünkü benzer kütle ve hacimdeler. Atmosferi Güneş'i yalnızca gezegenin sıcak yüzeyinde görünebilir kılan %96 oranında karbondioksitten oluşmaktadır.
Dünya (Güneşe 149,6 milyon kilometre uzaklıkta)
Ev gibisi yok. Şu ana kadar Dünya dışında yaşam formlarına uygun başka bir gezegen keşfedemedik. Güneşe olan uzaklığı ve su miktarı, dünyayı yaşam için mükemmel bir yer kılmıştır. Dünya'dan, günbatımları çok güzel görünür, ama bunu zaten biliyorsunuzdur.
Mars (Güneşe 228 milyon kilometre uzaklıkta)
Son araştırmalarda Mars'ta bir zamanlar yaşamın olduğunu öğrenmiştik. İlgili makaleye buradan ulaşabilirsiniz. Bugün, bu resimde görüldüğü gibi güneş sistemimizdeki en küçük ikinci gezegenin yüzeyi kayalık bir çölden oluşmaktadır. Güneşin batışı dünyadan gözlenen ile benzerlik göstermektedir.
Jupiter (Güneşe 779 milyon kilometre uzaklıkta)
Güneş sistemindeki en büyük gezegen büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşmaktadır. Atmosferindeki tabakalar uydularımızdan açıkça görünür, ama eğer gezegenin yüzeyinde durmuş olsaydık, güneş neredeyse görünmüyor olacaktı. Yukarıdaki görsel Satürn'ün uydusu Europa'dan manzarayı göstermektedir.
Satürn (Güneşe 1,43 milyar kilometre uzaklıkta)
Bu dev gaz kütlesinden oluşan gezegen, üzerinde gökyüzünü süsleyen 62 uyduya sahiptir. Güneşten çok fazla uzak olmasına rağmen, yine de gözleri korumaksızın gezegenin yüzeyinden güneşe bakmak mümkün değildir.
Üranüs (Güneşe 2,88 milyar kilometre uzaklıkta)
Uranus'un atmosferi bileşenleri açısından Jupiter ve Satürn'ünkine benzemektedir çünkü hidrojen ve helyum içerir. Ancak daha fazla metan, amonyak ve su gibi buzlara sahiptir. Kısmen güneşe olan uzaklığından ötürü, çok soğuk bir gezegendir. Bir manzaradan güneş, resimde görüldüğü üzere, parlak bir nokta gibi görünmektedir.
Neptün (Güneşe 4,5 milyar kilometre uzaklıkta)
Bu dev buz kütlesi, Dünya'dan 17 kat daha büyüktür ve güneşin yörüngesini her 164.8 yılda bir kere turluyor. Neptün, güneş sistemindeki en soğuk gezegendir ve bu gezegenden soğuk bir gecenin gökyüzünde güneş, uzak bir obje gibi görünüyor.
Plüton (Güneşe 5,91 milyar kilometre uzaklıkta)
Yıldızına olan uzaklığı neredeyse hayal edilemeyecek kadar fazla olmasına rağmen, bu cüce gezegen hala güneşimizin yörüngesindedir. Güneş sistemimizin sınırında bulunur ve böyle uzak bir mesafeden güneş ufukta küçük bir nokta gibi görünür.
Ron Miller'ın çalışması hakkında ne düşündüğünüzü ve merak ettiklerinizi yorumlarda bildiriniz, teşekkürler.
Yazan: Seher Ateş
Kaynaklar; Huffington Post, Wonderful Engineering